Fatih Camii minaresinden yükselen ilk Türkçe Ezanı seslendiren Hazız Rıfat’ın, elinde bulunan kağıda bakarak yeni ezanı okuması...
--------------------------------------------------------------------------------
29 Ocak 2008 13:33
--------------------------------------------------------------------------------
Abdulhamit Güler'in haberi
Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber ‘inkılâp’ ve ‘yenilenme’ sözcükleriyle hemhal olan Anadolu toprakları, aynı kapsamda filizlenen ‘dinde reform’ çabalarıyla da bu dönemde tanışacaktı. Dinde reform çatısı altında hayata geçirilmek istenen Türkçe ibadet ve Türkçe ezan uygulamalarındaki ilk girişimi 1926 yılında Göztepe Camii İmamı Cemaleddin Efend üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılmıştı. Cemaleddin Efendi, 1926 yılının ramazanında ilk Türkçe namaz kıldırarak dikkat çekmişti.
Gele tepkiler üzerine bundan vazgeçilmiş ancak 1928 yılında İsmail Hakkı Baltacıoğlu, dinde reform taleplerini yeniden gündeme getirmişti. Baltacıoğlu tarafından hazırlanan "dini ıslah beyannamesi"nde ibadetlerin Türkleştirilmesi hatta yeniden düzenlenmesi öngörülüyordu.
**********************************************************************
MÜZİK EŞLİĞİNDE İBADET
Baltacıoğlu, Kur’an tercümesi ve ibadette reform çalışmalarında aktif olarak görev almıştı.. Kur’an-ı Kerim'de bazı ayetlerin çıkarılmasından, camilere ayakkabılarla girilebileceğine, camilere kiliselerde olduğu gibi sıralar yerleştirilmesi ve müzik eşliğinde ibadet edilmesi gibi radikal öneriler Baltacıoğlu'nun gündeme getirdiği bazı taleplerdi.
Bu arada siyasi iktidar da boş durmuyor, bir yandan Türkçe hutbeler hazırlatıp Kur’an-ı kerim ile Sahih-i Buhari'yi Türkçeye çevirtiyor, diğer yandan da ibadetlerin Türkçeleştirilmesi projesi için halkın nabzını yokluyordu..
Sahih-i Buhari'yi tercüme işi Ahmed Hamdi Aksekili'ye, Kur’an'ı Kerim'i tercüme işi ise Mehmet Akif Ersoy'a verilmişti..
Ancak Mehmet Akif, ilk yıllardaki atmosferin giderek değiştiğini görünce, çevireceği Kur’an tercümesinin istemediği bir maksat için kullanılacağını anlamış ve aldığı ücreti iade ederek bu işten vazgeçmişti. Tüm ısrarlara rağmen de çevirisini yetkililere teslim etmemişti..
PLAN REŞİT GALİP’LE YAPILMIŞ
1923'te Ziya Gökalp'in "Dini Türkçülük", 1928'de İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun "İslam'ın Türkleştirilmesi", 1932'de ise Reşit Galip'in "Milli Müslümanlık" adını verdiği ibadetlerin Türkçeleştirilmesi projesi aslında, Mustafa Kemal'in zihninde tasarladığı düşüncelerin yazılı ifadeleriydi.Niketim kendisi de şartların oluştuğunu düşündüğü 1932 Ramazan'ında bunu tatbik mevkiine koyacak ve Reşit Galip'le birlikte gerekli hazırlıklara girişecek ve 4 maddelik bir planda karar kılacaklardı:
- Müslümanlığın bir ‘Türk Dini’ olduğu ispat edilecek
- Dinde ibadetin "Allah’la kul arasında bir kalp bağlılığı olduğu” tezi inkışaf ettirilecek.
- “Kul'un, Tanrısına ibadet ederken söylediklerini kalbinden söylemesi lazımdır. Kalbin dili de anadilidir. Onun için duaların anadiliyle yapılması lazımdır” inancı oluşturulacak.
- Bu fikirde ittifak hasıl olduktan sonra, duaların Türkçeleştirilmesi hususunda bir iş bölümü yapılacak.
************************************************************************
FATİH CAMİİ’NDE ‘TANRI ULUDUR’ SESLERİ!
Tartışmalar sürüp giderken, 18 yıl sürecek olan ilk Türkçe Ezan için harekete geçilir. 1932 Ramazanında başlayan “Dinde Reform” girişimlerinden Türkçe Ezan dayatması ilk olarak 29 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da hayata geçirilecekti. Fatih Camii minaresinden yükselen ilk Türkçe Ezanı seslendiren Hazız Rıfat’ın, elinde bulunan kağıda bakarak yeni ezanı okuması ise, Türkçe Ezanı ezberlemeye bile fırsat verilmediğinin resmi olarak yorumlanmıştı.
Baskılar artırılır ve Türkçe ezan tüm Türkiye’de okunmaya başlanır. Ancak çok geçmeden de beklenen tepkiler gelmeye başlar. Türkçe ezana en dikkat çekici tepki Bursa’da meydana gelir
Daha birkaç yıl öncesine kadar, Kurtuluş Savaşı sırasında dine ve dindara gösterilen saygının yerini böylesine bir uygulamanın alması büyük şaşkınlığa neden olur.
Ezan’ın Türkçe okunmasına tepki gösteren yüzlerce Bursalı Ulu Cami önünde nümayiş yapar. Olayların büyümesi üzerine İzmir’e gidecek olan Mustafa Kemal karar değiştirerek, Bursa’ya hareket edecektir.. Mustafa Kemal yaptığı ilk açıklamada, eylem yapanların irticacı olduğunu ve dini siyasete alet etmek istediklerini söyler. Açıklamasını daha da sertleştiren Mustafa Kemal, henüz hazırlanmış bir kanun bulunmamasına rağmen, Türkçe ezana tepki gösterenlerin cezalandırılacaklarını açıklar. Öyle ki, Arapça ezan okuyanların idam edilebileceğinden bile söz edilmeye başlanır.
Hazırlanmış henüz bir yasa bulunmamasına rağmen yüzlerce kişi ezanı orijinal haliyle okuduğu ya da bunu işstediği için cezalandırılır.
Sonunda ülkenin bütün camilerinde ezanlar, salalar, tekbir ve dualar Türkçe olarak okunmaya başlanır.
1941 yılında ise, Arapça ezan okuyanları cezalandırmak için yasa bile çıkarıldı. Ceza Yasasında yapılan bir değişiklikle, Arapça ezan okuyanlara 6 aya kadar hapis 200 liraya kadar da para cezası öngörülür.
18 YIL SONRA EZANA ÖZGÜRLÜK
Tam 18 yıl süren bu baskıcı ve yasakçı uygulama, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 16 Haziran 1950’de kabul ettiği bir kanunla sona erer; Arapça ezana yeniden izin verilmiştir. Bu anlamsız uygulama halk nezdinde o denli tepkiyle karşılanmıştı ki, Tek Parti iktidarının vekilleri dahi 1950’deki oylamaya kabul oyu kullanmıştı.