Ünlü tarihçi İsmet Bozdağ, "Celal Bayar ve Adnan Menderes, İsmet İnönü'den daha fazla ******çüydü. ******, Bayar'a itimat ederdi. Çünkü İnönü başka hesaplara girişmişti."
--------------------------------------------------------------------------------
14 Mayıs 2008 11:13
--------------------------------------------------------------------------------
Ahmet Dinç'in haberi
Türkiye, çok partili hayata 14 Mayıs 1950'de geçti. Ünlü tarihçi İsmet Bozdağ, bu süreçle ilgili ilginç açıklamalar yaptı: "Bayar ve Menderes, İsmet İnönü'den daha ******çüydü. ******, Bayar'a itimat ederdi. Çünkü İnönü, başka hesaplara girişmişti."
Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçişi sancılı oldu. Tek parti zihniyeti, toplumu esir almıştı. CHP'nin görüşleri dışında bir fikir akımından söz etmek imkânsızdı. Ancak uluslararası konjonktür İsmet İnönü'yü halkın katılımını öngören demokratik sisteme zorluyordu. Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes, İnönü'nün izniyle Demokrat Parti'yi kurdu. İlk demokrasi sınavı 1946'da gerçekleşti. Sonuç hüsrandı. 'Açık oy, gizli sayım'ın yapıldığı seçime hile karışmıştı. 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde ise halk tüm korkutmalara rağmen görüşünü sandığa yansıttı. DP, yüzde 53 oy oranıyla iktidar oldu. 27 Mayıs darbesine kadar da tüm seçimleri kazandı. 93 yaşındaki yakın tarih uzmanı İsmet Bozdağ, o günlerin canlı şahidi. Bozdağ, Zaman'a bu süreci anlatırken önemli açıklamalarda bulundu. Bozdağ'a göre Celal Bayar ve Adnan Menderes, İsmet İnönü'den daha fazla ******çü, daha fazla özgürlükçüydü. ******'ün Bayar'a İnönü'den daha çok itimat ettiğini anlatan Bozdağ, şöyle devam etti: "******, 1930'lardan itibaren İnönü'ye olan güvenini yitirdi. Çünkü İnönü başka hesaplara girişmişti. DP ileri gelenlerine 'şeriatçı' gibi yakıştırmalar yapılması, Halk Partisi'nin oyunlarıdır. Bu oyunlar Meclis'te başladı. Halk Partisi huzur bozucu hareketler yaptırıyordu. Bunun üzerine Meclis'te bir Tahkikat Komisyonu kuruldu. CHP'liler bu komisyonu demokrasi ve laikliğe aykırı bir yapıymış gibi sundu. Üniversite gençliğini de bu yönde kullandılar." Bozdağ, iktidarı DP'nin devraldığı 14 Mayıs 1950'de ülkede demokrasi ve özgürlük havası estiğini vurguluyor. Bozdağ; "O zamana kadar CHP'li olmak üstünlük ve ayrıcalık sebebiydi. Diğerlerine hor ve yukarıdan bakarlardı. DP'ye girdi diye bir kişiyi polis veya jandarma alıp döverdi. 14 Mayıs'a kadar Halk Partililer DP'lilere hor bakar, selam vermezdi. Ancak DP hükümeti, CHP'lilere, hırçınlıklarına rağmen hoşgörüyle baktı." şeklinde konuşuyor.
Bozdağ, 27 Mayıs darbesini yapanların arkasında Amerika'nın olduğu düşüncesinde. Bu teziyle ilgili farklı gözlemleri var; ancak o şu anekdotu önemsiyor: "Darbeden üç gün evvel Vatan gazetesi, İstanbul'daki konsolosları gezip, 'Ortamı nasıl görüyorsunuz, darbe olabilir mi?' diye sordu. Hepsi, 'Ortam çok gergin, askerî darbe tehlikesi var.' diyerek tarafları sükunete davet ederken, sadece Amerika konsolosu, 'Hiçbir gerginlik yok, darbe tehlikesi de yok, her şeyi sükunet içinde görüyorum.' dedi. Belli ki o biliyordu ne olacağını. Zaten darbeden sonra Amerika o sefir aracılığıyla ve diğer vasıtalarla cuntaya para yardımı yaptı." Bozdağ, darbe sürecinde İnönü'nün askerlerle temas kurduğu iddialarını ise doğrulamıyor. İnönü'nün askere gitmenin tehlikelerini iyi bildiğini savunuyor